Őnceki dersimizde Jakobsón’a gőre sőzlű iletişimin nasıl gerçekleştiğini gőrdűk. Bu iletişim şemasının temelindeki űçgene açıklık getirmek için gőnderen, bağlam ve gőnderilenden oluşan űç ana nokta űzerinde durduk. Bunun nedeni, gőrűldűğű gibi, sőzű uzatmamak amacıyla bağlamdaki bazı őğelerin bilindiği varsayılarak herşeyin dile getirilmediği bir sőzcenin anlamını tamamlamakta gőnderimsel işlevin belirleyici olmasıdır. Duygusal ve çağrı işlevleri de esası oluşturmaktadır: ilki iletişimde gőnderenin rolű açısından, ikincisi ise gőnderilen sőz konusu olduğunda, iletişimin aldığı tavır yűzűnden őnemlidir.
Sőzceyi kurmanın temel basamakları:
Sőzlű iletişim hakkında yűrűttűğűműz mantı ğı sűrdűrebilmemiz için bir cűmleyi oluşturmakta kullandığımız iki temel sűreci incelememiz gereklidir.
Afazi, yani sőz yitimi hastaları űzerinde yapılan deneylere gőre, beynin iki lobu, sağ ve sol loblar, iki farklı işlev gőrmektedir. Sol lob, sőzcűklerin dizisel seçimine karar verirken, sağ lob dizimsel birleşimi belirler.1 Basit ifadelerle bunun ne anlama geldiğini gőrelim.
Aşağıdaki şemanın bir oyun makinasını canlandırdığını, kol çevrildiğinde, dőnen disklerin değişik sőzcűkler ortaya attığını, durduklarında ise bazı sőzcűk toplulukları oluşturduklarını varsayalım. Yalnız bu makinanın bir őzelliği olduğunu aklımızda tutalım: Orta bőlmede yer almayan sőzcűkler de gőrűlebilmekte.
Ahmet
klasik
müzik
sever
Can
bakkal
dükkanı
işletiyor
Bu akşam
sinemaya
gidiyoruz
Geçen yıl
Ayşe
sınıfta
kald ı
Çoktan
Oya
bu evde
oturuyor
Őnce, ilk satı rdaki yatay yapıyı inceleyelim. Şőyle dűşűnebiliriz: Gőnderenin bir bağlamı ifade etmek isteyen zihni, eylemi yapacak bir őzne aramakla işe başlar. Bu arayış esnasında, o andaki iletişim gereksinimini karşılayan «Ahmet» sőzcűğűne ulaşıncaya dek bir seçme işlemi gerçekleştirir. Ifadeyi kurmayı sűrdűrűrken, gőnderen bu noktada kendine sőzdizimsel bir soru sormalıdır: «Ahmet» sőzcűğűnűn ardından, Tűrk dilinin gramer kuralları gereği, ne tűr bir sőzcűk kullanılmalıdır? Bu soruyu kendine sorarken, bir anlamda bir birleşimsel işlem gerçekleştirmektedir. Çeşitli olasılıklar vardır, ancak bunların içinde en gűçlű olanı, őzneden sonra bir nesnenin gelmesidir. Bu aşamada gőnderen, bildiği tűm nesne olasılıklarını zihinsel olarak tarar (seçme işlemi), duruma uygun olanı ayrımsar (klasik műzik) ve gereken çekimi uygular. Sonunda «sever» sőzcűğűne ulaşması için yeniden bir birleşimsel işlem ve bir seçme işlemi yapması gereklidir.
Oyun ma kinaları mantıklı anlamda őğeleri biraraya getirme niteliğinden yoksundur. Başka bir deyişle, disklerdeki bilgileri rastgele biraraya getiriler, sőzdizimsel ve cűmle kuruluşu ile ilgili sorunlarla ilgilenmezler. Insan olsalardı, beyinlerinin sağ lobuyla ilgili bir sorundan sőz edebilirdik. Gerçekten de bu sistem, sőzcűkleri ard arda sıralayarak anlaşılmaz ifadeler yaratabilir. Daha doğrusu, dizimsel yeteneğe değil (sőzcűkleri rastgele biraraya getirir), dizisel yeteneğe sahiptir; kolu çekmek yeterlidir, tűm olasılıkları sunar.
Oysa bir afazi hastasının beyninin sol lobu hasar gőrűrse, dizisel kapasitesi azalır, yani olasılıkları gőzden geçirme yeteneği ortadan kalkar.
Jakobsón’un zekice anladığı ű zere, tűm dilbilimsel eylemler, kısmen de Saussure’un ortaya çıkardığı kavramlar yeniden incelenerek, birleşim ve seçme ile ilgili yetenekler etrafında gelişir.
Birleşim söz konusu olduğunda, (dizimsel, yatay, düzdeğişmeceli eksen) bir sözcük kendini izleyenle yakınlık yüzünden ilişkilidir. «Can bakkal dükkanı işletiyor» cümlesinde, «Can» ve «bakkal» sözcükleri arasında benzerlik değil, yakınlık ilişkisi vardır ve bu sözcükler birarada kullanılabilmektedir. Aynı durum, «bakkal» ile «dükkanı» ve «dükkanı» ile «işletiyor» sözcükleri için geçerlidir.
Seçme işlemine gelince (dizisel, dikey, eğretilemeli eksen), bir sözcükle diğerleri arasında (örneğimizde üst ve altta görüldüğü üzere) benzerlik ilişkisi vardır.
Düzdeğişmece, sözcüğün sözlük anlamı ile aktarıldığı anlam arasındaki birbirini izleme ilişkisi üzerine kurulmuş sözbilimsel bir açılımdır. Örneğin, «Ekmeğini alın teri ile kazanıyor» cümlesi, «Ekmeğini alın terine neden olan iş sayesinde kazanıyor» cümlesi yerine kullanılmıştır. Görüldüğü gibi, geçiş, dizimsel değer taşımaktadır.
Eğretileme ise, karşılaştırması yapılan sözcüklerin birbirine açıklamasız olarak benzetilmesidir. «Altın saçlar», dizisel nitelikte bir mantıksal işlem yürüterek, saçların renginin altının rengi ile ayrıntı veya açıklamaya girmeksizin karşılaştırılması sonucu elde edilen eğretilemeli bir ifadedir. 2.
Bu kavramlar, bir sonraki derste sözlü iletişimin diğer üç işlevini inceleyebilmemiz açısından vazgeçilmezdir.
Kaynakça
JAKOBSÓN R. Brain and Language. Cerebral Hemispheres and Linguistic Structure in Mutual Light.
Columbus (Ohio), Slavica, 1980. ISBN 0-89357-068-0.
JAKOBSÓN R. Essais de linguistique générale.
vol. 2, Rapports internes et externes du langage. Paris. Les Editions de Minuit, 1973.
JAKOBSÓN R. Linguistics and poetics. In Language in Literature .
Yayına hazırlayanlar: K. Pomorska e S. Rudy, s. 62-94. Cambridge (Massachusetts), Harvard University Press, 1987. Jakobsón 1966 baskısı içinde İtalyanca çevirisi: s.181-218.
JAKOBSÓN R. Saggi di linguistica generale.
Yayına hazırlayan: L. Heilmann. Italyanca çevirisi: L. Heilmann ve L. Grassi. Milano, Feltrinelli, 1966. 5.baskı, 1994, ISBN 88-07-10047-9.
JAKOBSÓN R. Two Aspects of Language. In Language in Literature.
Yayına hazırlayanlar: K. Pomorska ve S. Rudy, s. 95-114. Cambridge (Massachusetts), Harvard University Press, 1987. Jakobsón 1966 baskısı içinde İtalyanca çevirisi: s. 22-45.
MARCHESE, A. Dizionario di retorica e di stilistica.
Milano, Mondadori, 1991. ISBN 88-04-14664-8.
1 Jakobsón 1980.
2 Marchese 1991, s. 186, 187, 190, 191.
|
|