Logos Multilingual Portal

15. Jakobsón ve Çeviri – Űçüncü Bölüm

Içindekiler GeriIleri


Dilbilgisel ulamların çeviri ve olası sonuçları üzerindeki ağırlığı, çeviri ile ilgili sorunların önemli bir öğesini oluşturur. İlk bakışta, «Parkta gezinmek mutluluk vericidir» ifadesi ile «Parkta bir gezinti yapmak bir mutluluktur» tümcesinin çok benzer oldukları düşünülebilir, hatta birileri "aynı değere sahip" olduklarını söyleyebilir. Jakobsón, dilbilgisel ulamlara ilişkin farklılıkların, örneğjn, bir fiil ya da sıfat yerine bir isim kullanmanın önemli bir ağırlık oluşturduğunu iddia eder. Jakobsón, Gramerin Şiiri ve Şiirin Grameri 1 ile Dilbilgisel Koşutluk ve Rusça Görünüşü 2 isimli makalelerinde, metinde, özellikle edebî metinde, söylem bölümlerinin yapısal önemi üzerinde durur. Bir isim yerine fiil kullanımı önemsiz değildir, ifadesel ağırlığa sahiptir.

Çeviri konulu bu çok kez değindiğimiz yazıda, farklı
dilbilgisel ulamlara sahip diller arasında çeviri yapmaktan kaynaklanan sorunlara gerekli vurgu yapılmaktadır.

«Belli bir dilbilgisel ulamdan yoksun bir dilden o ulama sahip bir dile çeviri yaparken özgün metne sadık kalmak daha zordur »3.


Bu bağlamda klasik bir örnek, İngilizceden ceviri yaparken, geçmiş zaman ifadelerinden simple past ile karşılaşılınca yaşanır. Çok kez eylemin tamamlanıp tamamlanmadığı, yinelenen bir eylemin söz konusu olup olmadığı anlaşılmaz. Bu durumda çeviride hangi zamanın seçilmesi gerektiği metine bakınca açıkça g
örülmez.

İşi daha da karıştıran bir nokta vardır: İngilizce yazan kişi için simple past zaman ile ifade edilen bir eylemin tamamlanmış olup olmadığını özellikle belirtmeye karar vermek gerekli bile değildir; İngiliz dilinin sunduğu «kesin olarak belirtilmeyen geçmiş» zaman kavramı, bir ifade biçimi daha demektir, çünkü İngilizce yazan kişinin dilbilgisel ulamın kesinleştirmeyi gerekli kılmadıklarını belirsiz bırakabilmesine imkan sağlar.

  «Dilleri aslında birbirinden farklı kılan, taşıyıp iletebildikleri değil de, taşıyıp iletmeleri gerekenlerdir. Bir dildeki her fiilin, evet-hayır ile yanıtlanacak belirli soruları kesinlikle akla getirmesi, kaçınılmazdır. Örneğin: Anlatılan eylem, tamamlanması ile ilişkili olarak mı yoksa ilişkili olmayarak mı algılanmaktadır? Anlatılan eylem, söz eyleminden önce gerçekleşmiş olarak mı sunulmaktadır? Doğal olarak
anadili konuşucularının dikkati hep, kendi sözel düzgülerindeki benzeri vazgeçilmez öğeler üzerinde olacaktır» 4.

Dilbilgisel ulamların böylesi bir anlam karışıklığı yaratmadığı varsayılan bir dile çeviri yapıldığında, çevirmen yazarın yapmak istemediği bir yorumu yapmak zorunda kalır. Bir seçjm yapması gerekir, bir görüşü benimseyip diğerlerini göz ardı etmek zorundadır.

Jakobsón’un sunduğu örnekler çok ilginçtir: İngilizce bir tümce, «I hired a worker», ‘Bir işçi tuttum’, Rusça’ya çevrilecektir. Rusça çevirmen, İngiliz çevirmenin öngörmediği iki seçim yapmak zorundadır. «Hired», ‘Kiralamak, tutmak’ eylemine tamamlanmış veya tamamlanmamış bir görünüş vermelidir. Bu seçiminin sonucunda sözcük, «nanjal» veya «nanimal» olacaktır. Ardından, çalışan kişinin cinsiyetinin belirlenmesi gerekecektir, bu durumda da «rabotnika» ve «rabotnicu» sözcüklerinden birisi seçilecektir. Böylece, çeviri özgün metinden soyutlandığında, Rus dilinde tanımlık olmadığından, Rusça metinden çalışanın daha önce söz konusu edilen belirli bir kişi mi yoksa herhangi bir kişi mi olduğu anlaşılamayacaktır.

Şimdiye dek dilbilgisel ulamlara ilişkin yaptığımız gözlemler, daha çok dilin tam anlamıyla mantıklı olmayan kullanımı konusunda geçerlidir. Dil mantıklı olarak kullanılmaya başlandığında, dilbilgisel model ikinci plana düşer, çünkü deneyimimizin anlatımı durmadan yapılagelen bir yorumlama, yeni bir düzgü kazandırma, kısacası, çevirme işlemi ile sıkı sıkıya ilintilidir. Bu yüzden mantıklı verilerin çevrilemez oluşları anlayışımız dışındadır: bu durum, mantıklı deneyimin kendisinin anlaşılmamış olduğu anlamına gelir. Gerçekte, dilbilgisel ulamların oldukça önemli bir anlamsal değer taşıdığı şimdiki zamandaki «jestler, rüyalar, gizem, kısacası günlük mitoloji denilebilecek şeyler, özellikle de şiir» 5 ile ilgili deneyim çevrilemez olma niteliği taşıyabilir. Jakobsón, çeviri konusundaki yazısını, çok tanınmış, kafiyeli bir İtalyanca ifade ile bitirir:

«Traduttore, traditore» 6.

Bu sözcük oyunu, Türkçe’ye, «çeviren, ihanet eder» diye çevrilebilir.

Çeviri uzerine yapılan çalışmalarda konuya ilişkin söylenen saçmalıklar o denli çoktur ki Jakobsón’un nasıl böylesi derin, özgün ve bilimsel nitelikli düşünceler üretebildiği hayret vericidir.

  İlk olarak, yukarıdaki İtalyanca ifadenin İngilizceye çevrilmesinin yaratabileceği sorunları inceler. Tümce, «the translator is a betrayer», yani «çevirmen haindir» olarak çevrilse, o zaman ses bakımından birbirine benzeyen iki sözcüğü yan yana getirerek elde edilen sonuçtan yoksun kalınır. Bu durumda, aşağıdaki sorular gündeme gelebilir:

«Hangi iletilerin çevirmeni?» ve «Hangi değerlere ihanet eden kişi?» 7.

Jakobsón’un zarif ve kolay anlaşılabilen bu ifadesi sayesinde okuyucumuz kursumuzun üçüncü bölümünü oluşturan nedenleri tahmin edebilecektir. Üçüncü bölümün amacı, çeviri çalışmaları alanında yıllardan beri karşımıza çıkan ve birtakım genellemelerin oluşturduğu engellerden bu alanı kurtarmak olacaktır. Hangi değerlere ihanet eden kişi? Ve, sonucunda, «sadakat» sözcüğü ile ne kastedilmektedir? Öyle sanıyoruz ki hiçbir çevirmen, veya hiçbir eş, "sadakatsiz"olmakla övünecek değildir. Bu yüzden çevirilerin "aslına sadık" olduklarını veya olmaları gerektiğini söylemek, «İyi davranmak gerekir. Kötü davranmamak gerekir.» tümceleri ile aynı değerde olacaktır. 1525 yılında Pavia savaşında ölen Fransız subayı,ve La Palice beyi J. de Chabannes’in askerlerinin onu «Ölmeden çeyrek saat önce / hâlâ yaşıyordu», ifadesi ile anmaları, konuya ilişkin basit bir örnektir. Jakobsón’un satır aralarını iyi okuduğumuzda, şunu anlarız: tabii ki sadık kalınması gereklidir, ancak neye sadık kalınacağı saptanmazsa, bu sözcük açık bir anlam taşımayacaktır.

  Hangi
iletilerin çevirmeni? Bu soru bizi çevirinin karmaşık oluşu, yapısının çeşitliliği ve, sonuç olarak, sorunun göreceliği uzerinde düşünmeye ve araştırma yapmaya iter. Öncelikle konu saptanmazsa, bilimsel alanda ciddi bir iş yapmak düşünülemez. Bu noktada, Tartu Üniversitesi Göstergebilim Anabilim Dalı Başkanı Peeter Torop’un çalışmalarına değinip örnekler vereceğiz. Torop, öğrencisi olduğu büyük bilim adamı Jurij Lotman’ın hem bilimsel hem akademik alanda takipçisidir. Onun « tümüyle çeviri» kavramı, Jakobsón’un sorusuna yanıt vermekte bize büyük ölçüde yardımcı olacaktır.

Kaynakça

JAKOBSÓN R. On Linguistic Aspects of Translation, Language in Literature içinde. Yayına hazırlayan: Krystyna Pomorska e Stephen Rudy, Cambridge (Massachusetts), Harvard University Press 1987, s. 428-435. ISBN 0-674-51028-3.


İtalyanca Çevirisi:
Aspetti linguistici della traduzione, Saggi di linguistica generale içinde. Yayına hazırlayan: Luigi Heilmann. Çevirenler: Luigi Heilmann ve Letizia Grassi, Milano, Feltrinelli, 1994, s. 56-64. ISBN 88-07-10047-9.

TOROP P. Total´nyj perevod [La traduzione totale]. Tartu, Tartu Ülikooli Kirjastus [Tartu Universitesi Yayınları], 1995. ISBN 9985-56-122-8.


1 Poèzija grammatiki i grammatika poèzii, 1960.
2 Grammatical Parallelism and Its Russian Facet, 1966.
3 Jakobsón 1987, s. 432.
«It is more difficult to remain faithful to the original when we translate into a language provided with a certain grammatical category from a language lacking such a category».
4 Jakobsón 1987, s. 433.
«Languages differ essentially in what they must convey and not in what they can convey. Each verb of a given language imperatively raises a set of specific yes-or-no questions, as for instance: is the narrated event conceived with or without reference to its completion? is the narrated event presented as prior to the speech event or not? Naturally the attention of native speakers and listeners will be constantly focused on such items as are compulsory in their verbal code».
5 Jakobsón 1987, s. 433.
«
in jest, in dreams, in magic, briefly, in what one would call everyday verbal mythology, and in poetry above all».
6 Jakobsón 1987, s. 435.
7 Jakobsón 1987, s. 435.


 



IçindekilerGeriIleri